O çok merak ettiğimiz bir dünyayı anlatıyor bize. Şizofreni olan 16 yaşında bir kızın hikayesi. Kendi dünyasından gerçek dünyaya geçişinin hikayesi.
Kitabı okurken çok düşündüm, teorik bilgiler hep işlendi beynimize okurken şizofreni budur, tanısı budur, çeşitleri budur. Ama o insanların dünyasını algılamak, onun gözlerinden bakmak ne kadar da zormuş. Biz "normaller" bile en basitinden bir şehirden başka şehire adapte olmakta zorlanıyorken, onlar kendi dünyalarından, kendi yarattıkları dillerden, şehirlerden biz "normallerin" dünyalarına nasıl adapte olsunlar? Bunu nasıl başarsınlar, soruları hep canlandı kafamda.
Çok başka. Deborah yaşama tutunarak, çabalayarak neler olabileceğini gösterdi bana. En umutsuz olduğum anlarda onun cesaretini aklıma getireceğim artık.
Bu tarz psikolojik kitaplara meraklıysanız okuyun derim.
Canım Nihan'ımın hediyesiydi bu bana. Tekrar teşekkür ederim bıcırık ^.^
"Yeni Dünya'dan eskisinin acılarını unutturmanın ötesinde şeyler bekliyordu. Bir tanrıtanımazın, 'Sen yoksun ve ben Sen'den nefret ediyorum!' demesi gibi." (syf 41)
"Bir keresinde, kendine korkunç işkenceler yapan bir hastam olmuştu. Ona neden böyle şeyler yaptığını sorduğum zaman, 'Bunları bana dünyayapmasın diye', karşılığını vermişti. Sonra, 'Dünyanın neler yapacağını görmek için biraz beklesenize,' demiştim. O da 'Anlamıyor musunuz? Eninde sonunda oluyor bunlar, bu şekilde hiç olmazsa kendi yıkımımı kendim yönetiyorum.' diye yanıt vermişti." (syf 48)
"Cehennemin eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar." (syf 79)
Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur ise Tombi'min hediyesiydi. O da konusunu beğenip de almış bana ancak benim yeni okuma fırsatım oldu. 2 kitap da Şubat'tan beri kütüphanemde sırasını bekliyordu :)
Bu bir romanmış. 98 sayfalık. Bir gecede rahatlıkla biter. Ki öyle oldu.
Açıkçası ben yazarın ne anlatmak istediğini anlamadım. Yani yazarken hangi psikolojideymiş acaba? Neden böyle bir hikaye kurgulamış ve bunu satırlara dökmeye karar vermiş. Can Yayınları'nda editör yazar Faruk Duman. Sanırım bu yuzden basılmış bir kitap. Açıkçası bana hitap etmedi. Kahramanın dünyasına giremedim bir türlü. Biçemi yani uslubu da çok değişikti. Cümle bitiyor ama sanki devamı varmış gibi oluyorsunuz.
Ben sevemedim, sevmeye çalıştım ama bir baktım kitap bitiverdi :) Ama isterseniz okuyun belki seversiniz ^.^
"Neden bilmem, dönüp anneme uzun uzun baktım. saçları çoktan ağarmıştı. tuhaf biçimde, yıllardan sonra onu ilk kez görüyormuş gibiydim. Yüzüne sanki hiç bu kadar dikkatli bakmamıştım. İnsan annesine neden hiç bakmaz? Oysa insan annesine uzun uzun bakmalıdır. sonra aradan bunca yıl geçtikten sonra bunca şeyin nasıl olur da değiştiğine. Yüzündeki çizgilerin ne vakit bunca çoğaldığına şaşırdım. Ansızın boğazımda bir tıkanma hissettim. Gözlerim seğirmeye, yüreğim burkulmaya başladı. Bu, ne kadar zor bir şey." (syf 28).