20 Kas 2012

Yazar Ayları | Kasım | İhsan Oktay Anar Kitap Yorumları ve Veda

İhsan Oktay Anar'ı okumayı cok istiyordum. Ekim ayı oylamasında onun ismi galip gelince hemen siparişimi verdim.

Ancak bu ay kolum yuzunden gittiğim doktorlar raporumun geçerli olmamasından dolayı dinlenememem ve aday ogretmen olmamdan dolayı başlayan temel eğitim seminerimiz beni kitabımdan uzaklaştırdı. Tad alamadım okurken. Bu etkinliği aklıma getirip okumaya calıstım ama gitmedi. Su an kitabı bitirmek üzereyim ama bitirsem dahi sağlıklı bir yorum yapamayacaktım. Cunku dediğim gibi tad almadım okurken. Su an kitap okumaya maalesef zaman ayıramıyorum.

Bu yuzdendir ki sizleri de yorumsuz bırakmamak için Puslu Kıtalar Atlası'nın cok degerli ve beğendiğim bir yorumunu sizlerle paylaşmak istedim. Ebediyen Edebiyat blogundan geliyor yorum:

Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi olmaktı."
Son dönemlerde sık sık adını duyduğum bir eserdi Puslu Kıtalar Atlası. Esrarengiz ismi, etkileyici kapağı ve sık sık duyduğum "Mutlaka okunmalı" tavsiyeleri nedeniyle ilk fırsatta okumayı aklıma koymuştum. Tabi bu durum eserden beklentimi oldukça yükseltti; sık sık olduğu gibi bu beklentiyle okuduğum için beğenmeyecek, beğenilmesine bir anlam veremeyecektim. En azından ben böyle düşünüyordum.  

Lakin hakikat öyle olmadı: Puslu Kıtalar Atlası,İhsan Oktay Anar'ın diliyle, kurgusuyla, olay örgüsüyle şimdiden klasikleşmeye aday eserlerden birisi olarak çıkıyor karşımıza.

Öncelikle Anar'ın ve kitaplarının popülerliği hakkında bir kaç kelam etmek gerekirse şunun ayrıdına varmak önem arz ediyor: İhsan Oktay Anar; Elif Şafak veya İskender Pala gibi popüler olduğu için çok okunan birisi değil, çok okunduğu için popülarite kazanan bir isim. Bu ince fark"Çok satan olmak kalitesizlik emaresi midir?" teması etrafında dönen tartışmaların temelini oluşturuyor esasen. İlk basımı 1995'te yapılan ve günümüzde bile hala yoğun bir ilgi gören Puslu Kıtalar Atlası'nın neden bu kadar beğenildiğinin cevabı da netlik kazanıyor böylece; çünkü çok güzel bir kitap. 

Kitaba dair -pek çok okur gibi- beni de etkileyen ilk unsur yazarın dili oldu. Sırf bilindiğini göstermek için değil; sahiden gerekli ve yerli yerinde kullanılan eski kelimeler, terimler ve deyimler bir nevi masalsı gerçekçilik kazandırıyor hikayeye. Bu intibada, hikayenin teması ve yazarın tarih bilgisi de büyük etken tabi. Öte yandan tüm bu az bilinen kelimelere rağmen akıcılık konusunda herhangi bir problemle karşılaşmıyoruz. Baştan sona, hızla akıp giden bir macera Puslu Kıtalar Atlası. Olay örgüsündeki ve kurgudaki başarı, akıcı üslupla birleştiğinde elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir kitap çıkıyor ortaya. 

Tüm bunların yanı sıra öykünün bir ayağını oluşturan felsefi altyapı, kendini sadece hikayeye kaptırmak istemeyen, bu esnada biraz da düşünme arzusu duyan okuru can damarından yakalıyor. Kitabın baş karakterlerinden Uzun İhsan Efendi'nin Rendekar dediği Rene Descartes'ın felsefesi üzerine söylemleri, septisizm (kuşkuculuk) hakkında düşünmeye teşvik ediyor okuyucuyu.

Beğendiğim kitaplar hakkında yazarken, aşırıya kaçmaktan çekindiğimden olsa gerek, zorlanırım çoğu zaman. Yazının, kitap hakkında bir güzellemeye dönüşmesinden endişe duyarım. Ancak Puslu Kıtalar Atlası, tüm bu iltifatları baştan sona hakeden ve herkesin mutlaka okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.

Diğer İhsan Oktay Anar kitap yorumları ise:

Emine Öztürk - Suskunlar 
Acemi Blogger - Amat
Moriçe - Yedinci Gün
Rüzgara Doğru - Efrasiyab'ın Hikayeleri

Katılmak isteyen arkadaşlar yorum bırakırlarsa linklerini eklerim elbet.


Ve size bir haberim var.
Ben blog aleminden çekiliyorum.
Vakit ayıramamak mı tıkanıp kalmak mı yoksa içinden gelmemesi mi neden bilemiyorum.
Ama okumak daha keyifli geliyor artık.

Belki dayanamaz gelir ara ara yazar sizin ekranlarınıza konuk olurum.
Ama sizleri okumaktan asla vazgecmeyeceğim.
O yuzden siz yazın olur mu :)

Beni okuyan, izleyen, yorumlarıyla bu gune kadar yalnız bırakmayan herkese tesekkürler ^.^

Sevgiler

30 Eki 2012

Yazar Ayları | Kasım | İhsan Oktay Anar

Yazar ayları oylamasının sonucu İhsan Oktay Anar'ı seçtik hep birliklte 
Her ay oylama yapmaktansa Aralıkta da oylamada 2. olan Haruki Murakami yi okuyalım diyorum ne dersiniz?

İhsan Oktay Anar'ın oylamaya dahil edilmesi beni çok sevindirmişti. Benim de henuz tanışmadığım bir yazar ve bugun Puslu Kıtalar Atlası siparişimi verdim heyecanla gelmesini bekliyorum :)

Ekim ayında ilk yazar aylarını yaptığımızdan katılımın fazla olmayacağını düşünmüştüm ama beni şaşırttınız ve çok mutlu ettiniz. Neredeyse her katılan kişi farklı bir Ayfer Tunc kitabı okuyup yorumladı bu da harika oldu. Benim de okumadığım Ayfer Tunc kitapları hakkında fikir edinmeme neden oldu. En kısa zamanda yine bir Ayfer Tunc romanıyla buluşmak istiyorum.

Şimdi geldik kasım yazarına. Katılmak isteyenler okuyacağı kitap ismiyle birlikte bu yazıya yorum yapıp, okuduktan sonra yorumladıkları kitabın linkini buraya yazarlarsa ben de izleyicilerimi size yönlendirebilirim :)

Hadi bakalım bu ay aylardan İhsan Oktay Anar ^.^


10 Eki 2012

Yazar Ayları | Ekim | Ayfer Tunç Kitap Yorumları

Nasıl bir fikirdi bilmiyorum.

Şimdi ben bu etkinlik yerine bir çekiliş yapsam şartlara da yorum bırakın blogunuzda paylaşın amman resimsiz paylaşmayın yoksa sizi tanımam dahil etmem linklerini de bir zahmet yazın sonra fb'tan beğenin, beni beğenmeyeni ben hiç beğenmem deseydim sen gör yığılan yorumları. Blogumun izleyicileri de 300 den 100lerce yukarı tırmanmasaydı ben Dilara değilim.

Neyse lafım kimseye değil. Ama kelli felli kitap blogları yazanlardan en azından destek beklerdim. Amacım blogumun reklamının yapılması değildir. Bunun altını çizeyim. Sadece güzel bir paylaşım olacağına inandığım bu Yazar Ayları kulubunun üyelerinin çoğalmasıdır. 
***

Gelelim esas konumuza.

(Hemen sağda gelen yorumlar üzerine Kasım ayı yazarını belirlemek için 6 yazarlı bir anket oluşturdum oylarsanız sevinirim :)

Yazar ayları'na katılan arkadaşlarım ve yorumlayacakları Ayfer Tunç kitapları

İlk ayda beni yalnız bırakmadığınız için ayrıca teşekkürler :)

Kitapların yorumlarına ulaşmak için kitap isimlerine tıklayınız.

(Katılacağını belirtip kitap ismi yazmayan arkadaşlar yorum bırakırsa listeye dahil edeceğim. Listede olan arkadaşlarım siz de kitap yorumlarınızı yazdıktan sonra yorum kısmına linklerinizi paylaşırsanız hemen blogunuza bağlantı oluşturacağım

Ayrıca halen Ekimin bitmesine çok var önümüzde koca bir bayram tatili var katılmayanlar halen katılabilirler.)

Benim kitabım Yeşil Peri Gecesi'ydi


Bu ayın ilk gunu okumaya başladım canım kitabımı. Ancak yoğunluktan ve açıkçası eve geldiğimde çocuk sesinden şişen başımın ağrısını ancak uyuyarak geçirebildiğimden pek dokunamadım kitabıma. Bu yüzden okumalarım sarktı biraz ve 1 haftada ancak bitirdim. İtiraf etmem gerekir ki ilk 150 sayfa almadı beni kitap içine. Sürüklenip gidemedim. Ya benim ruh halimden ya kitaptan bilmiyorum.

Ama 150'den sonra özellikle de kitabın kahramanının Gün'le olan arkadaşlığını ve Gün'ün hikayesini anlattığı kısımdan itibaren elimden bırakmak istemedim. Hatta odama gelen öğrencilere "Dur canım 2 dk otur sen ilgilenicem şimdi seninle" dediğim olmuştur. Buradan özürlerimi iletiyorum kendilerine-ki haberleri olmayacağını bile bile :)-

Yeşil Peri Gecesi'nden önce okunması gereken kitabın Kapak Kızı olduğunu okumuştum çoğu yerde. O yuzden sırayı değiştirmedim. Önce Kapak Kızı'nı okudum geçtiğimiz aylarda ( onun yorumu yapmadım ama isteyen olursa yazabilirim) Gerek var mı böyle bir önceliğe seri kitap mı bunlar derseniz başlarda Hayır derdim. Seri değil kesinlikle ama ben iyi ki önce Kapak Kızı'nı okumuşum dedim. Kitabın sonlarına doğru Kapak Kızı'nın karakterleri ışığa çıkmaya başlayınca önce onu okumanın iyi bir karar olduğunu düşündüm. Tabi yine de siz bilirsiniz. Ki kitabın karakterinin ismini öğrenmeniz için bile önce Kapak Kızı'nı okumanız gerekiyor zira Yeşil Peri Gecesi'nde kahramanımızın adı bir kere dahi geçmiyor.(Merak edin söylemeyeceğim :))

Kitabın anlatımına hayran kaldığımı söylemek istiyorum. Biri geçmiş karşınıza hikayesini anlatıyor hissi veriyor. Bu yuzden rahat okunan sıkılmayacağınız bir kitap (150. sayfadan sonra aynen böyle)

Konusu zaten kendine çekmeye yeter aslında. Kaba tabirle bataklığa saplanmış ya da seçimlerinin sürüklediği yolda kaybolmuş ve hayata karşı etrafındakilere karşı hırslanmış ve adalet arayan bir kadının öyküsü. Bu kadının bir bölüm çocukluğuna giderken bir bölüm gençliğine oradan olgunluğuna oradan tekrar çocukluğuna yolculuk ediyoruz. 

Ve beni hayran bırakan da aslında Ayfer Tunç'un bir hikaye değil bir karakter değil bir hayat hikayesi her detayıyla bir "insan" yaratması. Şu an ben kendimi dahi, yazarlık becerilerine takılmadan 30 sayfa anlatamam herhalde. Bayıldım. Tahliller, duygular, yaşamın her dönemeci, her an, bu kadar mı yalın, etkili ve gerçek anlatılır.

Kitapta altını çizdiğim kısımlar (şu an sayıyorum:)) 8 tane.Ki kitabın tümünü çizsem yeri. Aslında kendimizi özdeşleştirmek bir yana verdiğimiz tek bir kararın bile tüm yaşamımızın yönünü değiştirmese de, bizim anlayışımızı, hayata bakışımızı değiştireceğini gösterdi bana.

Kitapta altını çizdiğim bir kaç satırsa şöyle:

"Ben hala her günü yarını olmayan bir gün gibi yaşıyordum. Kaç günlük yarınım kaldığını tahmin bile edemiyordum." (syf 42)

"Hayatta yapmak istedikleri son şeyi yapan insanlar sinirli olur." (syf 199)

"Duygular andır, geçer. Duyguları yaşarken sanıyoruz ki budur her şey. Hayat, ölüm, varlık, anlam hepsi bu andır, bu anın içindedir. Ama geçiyor baba. Duygu dediğimiz şey benliğimizin bir yerlerinde belirip kaybolan bir şeydir işte. Geliyor, geçiyor, ama çok ağrı yapıyor." (syf 280)



Bol okumalı günler.

1 Eki 2012

Yazar Ayları | Ekim | Ayfer Tunç

Kitaplaşalım Etkinliği'nden sonra kitaplarla ilgili daha ne yapabiliriz diye düşünmeye başladım. Kitap severlerin ve kitaplarla yeniden buluşmak isteyenlerin hoşuna gideceğini düşündüm, bilmem sever misiniz?

Kitaplaşalım güzeldi halbuki ne gerek vardı buna diyecek olursanız şöyle cevaplayabilirim.
Zaten kitaplaşalım etkinliğini bizim Şubat ayında başlatmamızdan bu yana bir çok blogger sahiplendi ve çok güzel etkinlikler yaptı. Ancak ben artık samimiyetinin bozulduğuna inanıyorum etkinliğimizin. O yuzden en azından ben artık bu etkinliklerde olma taraftarı değilim. Katı bir kural değil bu elbet sadece ben artık keyif almamaya başladım.

Bu konuyu da böylece kapattıktan sonra gelelim Yazar Ayları'na.

Yazar Ayları Etkinliği'ne katılan arkadaşlarımızın oy çokluğu ile seçtiği bir yazarın herhangi bir kitabını o ay içinde okumasını ve yine o ayın son haftası kitap hakkındaki düşüncelerini bloglarında paylaşmasını içeriyor. Herkes aynı kitabı okumak zorunda değil elbet. Örneğin ben Zülfü Livaneli'den Serenad'ı okurken bir arkadaş Leyla'nın Evi'ni okuyabilir. Hatta farklı kitaplar okumamız hem bizler için hem okuyucular için daha şahane olur.

Bunu neden mi yapalım?
Bloglar sayesinde yeni güzelim yazarlarla tanışma şansım oldu. Ve o yazarların bir kitabını okuduktan sonra daha başka hangi kitabını okusam diye çok kitap sitelerinde dolanıp yorum aradığımı bilirim. İşte bu yuzden bu Yazar Ayları' nın bize ve diğer okuyuculara çok faydalı olacağını düşünüyorum.

Bu ay ilk olduğu için yazarı ben belirlemek istedim. Diğer aylarsa oylama yaparak yazar ismi belirlemenin daha da güzel olacağına inanıyorum.

Ayrıca şuna da açıklık getirmek istiyorum. Bu ay etkinliğe katıldınız ancak gelecek ay okumak istediğiniz bizim seçtiğimiz yazara uymayan bir kitap varsa planınızda etkinliğimize katılmayabilirsiniz. Ya da bu ay katılamayıp gelecek ay konuğumuz olabilirsiniz.

Yani bu etkinlik açık bir gruptan oluşuyor, dilediğiniz an üyesi olabilir dilediğiniz an dışında kalabilirsiniz.

Ayrıca kitabınıza o ayın herhangi bir günü başlayabilirsiniz yalnızca kitap yorumlarınızı ay sonuna yetiştirmeniz gerek o kadar.




İlk yazarımız "Ayfer Tunç"

Elinizde Ayfer Tunç romanı varsa ve hala okunmayı bekliyorsa hemen okumaya başlayın ya da bu ay kitap siparişlerinize-alışverişlerinize bir de Ayfer Tunç romanı ekleyin. Hadi Ekim onun ayı olsun, okuyun, blogunuzda yorumlayın ve ben Ekim ayı sonunda yayınladığınız tüm Ayfer Tunç kitap yorumlarınızı burada paylaşayım. Ve tabi sizlerde benim ve diğer blogger arkadaşlarımızın yorumlarını bloglarınızda yayınlayın.

Benim Ekim ayı için seçtiğim Ayfer Tunç romanı Yeşil Peri Gecesi
Sizler dilediğiniz bir Ayfer Tunç romanıyla katılabilirsiniz.

Katılımlarınızı heyecanla bekliyorum 
Katılmak için bu postun altına yorum bırakmanız yeterli.

Ayrıca katılmaya karar verirseniz ya da katılamayacaksanız da bu etkinliği bloglarınızda duyurursanız çok sevinirim-tabii ki bu bir şart değil- 

Sevgiler ^.^

24 Ağu 2012

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim & Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur

Yaz gunu kitap okumak da zor, yani benim gibi işi gucu henuz başlamamış olan kesime.Okuyayım diyorum bir rehavet çöküyor üstüme, sayfalar aksın gitsin istiyorum ama göz kapaklarıma engel olamıyorum. Yine de bu günleri değerlendirmeye çalışıyorum.


Okuduğum en güzel kitaplardandı "Sana Gül Bahçesi Vadetmedim" PDR ci olunca daha bir ilgimi çekti konusu. Kitabı okumaya başlayınca bu kadar güzel tahlilleri nasıl yapmış yazar merak ettim. Yaşamından bir kesitmiş yanılmıyorsam. Yaşamasa bir insan bu kadar iyi bir dil kullanamazdı zaten.

O çok merak ettiğimiz bir dünyayı anlatıyor bize. Şizofreni olan 16 yaşında bir kızın hikayesi. Kendi dünyasından gerçek dünyaya geçişinin hikayesi. 

Kitabı okurken çok düşündüm, teorik bilgiler hep işlendi beynimize okurken şizofreni budur, tanısı budur, çeşitleri budur. Ama o insanların dünyasını algılamak, onun gözlerinden bakmak ne kadar da zormuş. Biz "normaller" bile en basitinden bir şehirden başka şehire adapte olmakta zorlanıyorken, onlar kendi dünyalarından, kendi yarattıkları dillerden, şehirlerden biz "normallerin" dünyalarına nasıl adapte olsunlar? Bunu nasıl başarsınlar, soruları hep canlandı kafamda. 

Çok başka. Deborah yaşama tutunarak, çabalayarak neler olabileceğini gösterdi bana. En umutsuz olduğum anlarda onun cesaretini aklıma getireceğim artık.

Bu tarz psikolojik kitaplara meraklıysanız okuyun derim.

Canım Nihan'ımın hediyesiydi bu bana. Tekrar teşekkür ederim bıcırık ^.^

"Yeni Dünya'dan eskisinin acılarını unutturmanın ötesinde şeyler bekliyordu. Bir tanrıtanımazın, 'Sen yoksun ve ben Sen'den nefret ediyorum!' demesi gibi." (syf 41) 

"Bir keresinde, kendine korkunç işkenceler yapan bir hastam olmuştu. Ona neden böyle şeyler yaptığını sorduğum zaman, 'Bunları bana dünyayapmasın diye', karşılığını vermişti. Sonra, 'Dünyanın neler yapacağını görmek için biraz beklesenize,' demiştim. O da 'Anlamıyor musunuz? Eninde sonunda oluyor bunlar, bu şekilde hiç olmazsa kendi yıkımımı kendim yönetiyorum.' diye yanıt vermişti." (syf 48) 

"Cehennemin eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar." (syf 79)
Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur ise Tombi'min hediyesiydi. O da konusunu beğenip de almış bana ancak benim yeni okuma fırsatım oldu. 2 kitap da Şubat'tan beri kütüphanemde sırasını bekliyordu :)

Bu bir romanmış. 98 sayfalık. Bir gecede rahatlıkla biter. Ki öyle oldu.

Açıkçası ben yazarın ne anlatmak istediğini anlamadım. Yani yazarken hangi psikolojideymiş acaba? Neden böyle bir hikaye kurgulamış ve bunu satırlara dökmeye karar vermiş. Can Yayınları'nda editör yazar Faruk Duman. Sanırım bu yuzden basılmış bir kitap. Açıkçası bana hitap etmedi. Kahramanın dünyasına giremedim bir türlü. Biçemi yani uslubu da çok değişikti. Cümle bitiyor ama sanki devamı varmış gibi oluyorsunuz.

Ben sevemedim, sevmeye çalıştım ama bir baktım kitap bitiverdi :) Ama isterseniz okuyun belki seversiniz ^.^
"Neden bilmem, dönüp anneme uzun uzun baktım. saçları çoktan ağarmıştı. tuhaf biçimde, yıllardan sonra onu ilk kez görüyormuş gibiydim. Yüzüne sanki hiç bu kadar dikkatli bakmamıştım. İnsan annesine neden hiç bakmaz? Oysa insan annesine uzun uzun bakmalıdır. sonra aradan bunca yıl geçtikten sonra bunca şeyin nasıl olur da değiştiğine. Yüzündeki çizgilerin ne vakit bunca çoğaldığına şaşırdım. Ansızın boğazımda bir tıkanma hissettim. Gözlerim seğirmeye, yüreğim burkulmaya başladı. Bu, ne kadar zor bir şey." (syf 28).


15 Ağu 2012

Maeve Binchy "Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler" & Jean Teule "Intihar Dükkanı"


Ara vermiştim Maeve Binchy okumalarıma. İyi geldi yeniden okumak.
Arada böyle nefes molası vermek lazım. İçimizi ısıtmak lazım onun cümleleriyle.

Bu kitap bana meşhur Kitaplaşalım etkinliğimizden geldi. Damlamın düzenlediği etkinlikte onun annesi Ayda Hanım ile eşleştik. Tatilden dolayı aksilikler yaşasakta kavuştum kitabıma ve yanında güzelim hediyelerine. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. 

Kitap için söyleyecek pek lafım yok. Maeve Binchy okuyanlar nasıl bir his bıraktığını bilirler okurken. Film izler gibi olursunuz. Hatta yaşarsınız. Onların yanındaymış gibi her duygularına ortak olursunuz. En sevdiklerimden oldu bu kitapta. Fiona bana ders verdi mesela. Onun yaşadığı süreci hiç unutmayacağım. 

Bir de Yunanistan'a gitmek yan komşuya geçmek gibi Trakya'da ama ben henüz onu yapamadım. Girit'e gitmeyi şiddetle istiyorum ne zamandır. Artık Aya Anna'ya da uğrarım gitmişken. ^.^

Önerir miyim? Tabi ki.

Aha aynı ben! diye yanına not düşmüşüm:
 "Sürekli olarak, aileleri bir arada tutmaya, çocukları uyuşturucudan uzaklaştırmaya, sokakları çöpten temizlemeye, spora dürüstlük kazandırmaya çalışırım... Tanımadığım insanların hayatlarını değiştirmeye çalışmak, huyum benim." (syf 25)
"Aynı yıldızlar Atina'nın ve evlerimizin üzerinde de parlıyor. Oradakilerin ne yaptığını ve bizim şu an burada ne yaptığımıza dair bir fikirleri olup olmadığını merak ediyorum." (syf 100)
"Sakinleşmiş gibi yap, daha iyimişsin gibi yap, o zaman seni bırakırlar." (syf 157) 

Çiko'cumla İntihar Dükkanı okuyoruz biz ^.^

İntihar Dükkanı'na gelince. Çok methini duydum. Değişik bir konusu olduğu kesin. Yakında sinemayada uyarlanacakmış zaten sanırım. O zaman izlenir işte. Kitabını okuduğum hiçbir filmden keyif almadım ama bundan alırım sanırım.

Kitabı sevmedim çünkü sevemedim. Konusunu geçtim. Çeviriden mi kaynaklandı bilmiyorum ama zaman karmaşası yaşadım ben sanki. Bazen şimdiki zamanla bazen geçmiş zamanla anlatılmış. Şimdi bunda ne var normal diyebilirsiniz ama peş peşe cümlelerde buna rastlayınca pek sevmedim ben. Adapte olamadım. Cümleler değişik tarzdaydı mesela devrik anlaşılması güç. Ha? dedim çoğu zaman. Ne diyo bu be! diye kitabı kapadığım çok oldu.

Sonra yazım yanlışları var sandım. Sonra o yanlışların hepsinin tek bir kişinin konuşmasında olduğunu anladım. Konuşması böyle demekki diye kendimi ikna etmek istedim ama cümlenin yarısı Azeri Türkçesi gibi yarısı Türkçe olunca kafam karıştı. Okuyan varsa biri beni aydınlatsın lütfen. Alan'ın cümlelerinden bahsediyorum. Hatta örnek de vereyim:
"Deyordum kü belki yani budun süyünün içine şekerli muz dilimlerinin yanında portakal kabukları koyarsın... " (syf 70)
Daha iyi bir örnek var hemen yan sayfada ama spoiler olur diye yazmıyorum onu. Ben mi anlamadım aydınlatın yahu valla merak ediyorum ^.^

Konusu ne ola ki derseniz aslında kitabın ismi her şeyi anlatıyor. Şu cümle de yeterli sanırım anlatmaya:
"Karanlığın içinde tabelası parlıyor: İntihar Dükkanı. Hayatın yüküne dayanamayanlar son alışverişlerini yapıyorlar." (arka kapaktan)
Altını çizdiğim cümleler yok mu? Olmaz mı?
"- Alan!...Kaç kez söylemek gerekiyor sana bunu? Buradan çıkan müşterilere 'görüşmek üzere' denmez. 'Elveda' denir çünkü bir daha gelmeyecekler. "(syf 9).
 "İnsan bir kez ölür, unutulmaz olması gerekir."(syf 22).
Alttaki paragrafın yanında kocaman bi :O smileyi var. Dehşete düşmüşüm ^.^
"-Bir kasım... Doğum günün kutlu olsun Marilyn!!!
...  Baba, yemek salonundaki yuvarlak masanın önünde şampanya patlatıyor ve kızının kadehini doldururken şöyle diyor ona:
-Bir yıl daha az yaşayacağını düşün!.." (syf 41).
Farklı konulu bir kitap okumak isterseniz alın okuyun derim. Çünkü bu kitabı ya çok seveceksiniz ya da ben gibi bitse de gitsek modunda okuyacaksınız.Bence ortası olamaz.

5 Ağu 2012

Aslı Erdoğan "Kırmızı Pelerinli Kent"


Kütüphanenize dizili kitaplar vardır. Okunmamış olanlar gözünüze çarpar yeni birine ihtiyaç duyduğunuzda. Bi' tanesi göz kırpar. Okumaya başlarsınız. Sonra kitap biter. Bu muhteşem cümleler orada ve siz ona ulaşabilecekken bu kadar geç kaldığınız için hayıflanırsınız. 

Zekice çok ama çok zekice betimlemeler, havada uçuşan meteforlar ve cuk oturmuş tespitler...

"Çığlıklar, davullar, dans dans dans dans!"

Karnavalıyla tanınan Rio anlatılan kent. Anlatılmayan aslında yaşanılan ve yaşatılan. Çoğu zaman midenizin ağzınıza gelmesi yaşadığınız his. Nasıl yani? diye düşündüren bir kitap. Coşkulu dünyanın ardında bambaşka hikayeler. Korku filmi karesi her yaşanılan an. 

Yine yalnızlık başrolde. Issızlık daha doğrusu. Çaresizlik var içinde o ıssızlığın. Çaresizliğin yanında inatlaşma var. Hayatla dalga geçme de var. Cesaret var. Bazen sıkı sıkıya tutunmak bazen boşvermek...Özgür kelimesinin içinde barınan her kelime kısaca.

Duyulan sesler aynı olur bazen. Uzaktan havai fişek gibi eğlenceli,yaşam dolu, coşkulu bir ses gelirken kulağa; gerçekte yaşanılan coşku değil korku, duyulan ses havai fişek değil makineli tüfektir aslında.

 "On yedi yaşındayken, bir din dersinde ayağa fırlamış, ona canlı canlı derisini yüzmek istermiş gibi bakan sınıfın önünde tanrıtanımazlığını ilan etmişti. Gelgelelim, ömrü boyunca inkar ettiği tanrılara yalvarmadan Rio'da bir adım bile atmıyordu."(syf 32)
"Yalnızca tek bir şey uğruna güvenli suları terk eder, kendi köklerimizi keseriz.Adem'in uğruna ölümsüzlüğü teptiği tek şey adına: BİLİNMEYEN."(syf 43) 
"Çoktan unutulmuş bir ilkgençlik aşkının, on yıl sonra bile hafifçe can yakan acısı... Ama sanki o acının ortasında bile bir mutluluk vardı. Bir zamanlar, yeryüzünde bir kişi tarafından sevilmiş olmanın mutluluğu..."(syf 61)
"...insanın yoluna çıkan bütün cesetler, onu tek bir yerinden, en zayıf yerinden vurur: Kendi içindeki cesetten."(syf 124)
"Tıpkı karabasanlardaki gibi, kendisi olduğunu bildiği kişiyi, kaçınılmaz bir sona doğru adım adım izliyor, ama duruma bir türlü engel olamıyordu."(syf 140)

2 Ağu 2012

Aslı Erdoğan "Kabuk Adam"


Bir kitap okudum hayatım değişti kadar iddialı bir cümle kuramadım şu güne kadar.
Ama bazen o kitap tam da zamanında gelir düşer ya kucağınıza, işte onu çok yaşadım.

Kabuk Adam'ı nereye koyacağımı bilmiyorum. Öykü mü desem roman mı onu bile bilmiyorum. Hayatıma dokunmasından bu kadar keyif aldığım başka bi kitap elime alır mıyım onu da bilmiyorum. Keşke alsam ama.

Bir kitabı çok sevmişsem eğer, onun bitmemesini, sürüp gitmesini çok dilerim ama son sayfasına gelmem uzun sürmez. Ama bu kez farklıydı. Birden okuyup yalayıp yutsam tadı damağımda kalacaktı ama yakacaktı biliyordum. 140 sayfayı yayabildiğim kadar yaydım. Her cümlesini kaplumbağa hızıyla okudum. Yeniden okumak istediğim, belki farklı cümlelere vurulurum diye düşlediğim bir kitap olmamıştı.

Gizem öyle bir güzel cümle kurmuş ki; alıntılamadan edemeyeceğim:
"Biliyor musun Kabuk Adam? Sen o kadının sırtına dokundun ya. Sanki benim sırtıma dokundun."

Kabuk Adam yalnızca bir fizikçi kadın ve geçimini deniz kabuğu satarak sağlayan bir adamın öyküsü değil, kadının kabuk adama olan saplantısından dolayı açılan yarasının bir türlü kabuk bağlamaması, sürekli kan kusmasının öyküsüdür bana göre. Ya da bir kabuk değiştirme sürecidir yaşadıkları. Yenilenme, kendini bulma...

Altı çizili o kadar çok cümle var ki, sizin cümleleriniz neler olur bilemem ama benimkilerden bir demet:
"Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar."
"Cennetle cehennem iç içedir, ancak bir katil peygamber olabilir ve insan bir başkasına, aynı karabüyü ayinlerindeki gibi, dönüşebilir, çünkü insanın tam zıddı gene kendisidir."
"Her insanın, gün gelip de düşüp parçalanmaktan kendini güçlükle alıkoyduğu bir uçurumu vardır."
"Bugün artık biliyorum; hayatın bize verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı, ilk fırsatta katlederiz. Sonra da ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız." 
"Cehenneme giden yolların iyilik taşlarıyla döşendiğini söylerler. Taşların altını kaldırıp bakın, göreceğiniz şey ikiyüzlülüktür." 

24 May 2012

Karanlık Yüreklilere

Yıldız kaydığında dilek tutar ya insanlar, ben dua ederim.
O yıldız dünyadaki bir kardeşim derim.
Sonsuzluğa gitti, bir yıldız kaydı ve ışığı söndü.

Nasıl söndü acaba o ışık?
Bir kaza mı neden oldu buna?
Yoksa bir bıçak darbesi mi ya da kurşun.
Hasta mı olmuştu acaba?
"Günden güne ilerleyen tıp" ona derman olamamış mıydı?
Ya da yıldız tutunduğu ipini mi kesti kendi elleriyle?
Kestiyse neler yaşamıştı acaba?
Namussuz mu olmuştu iki bacak arasının hesabını tutan zihniyetler yüzünden.
Ya da aşkı mı karşılıksızdı, sevgiye mi muhtaçtı?
Yoksa özlem mi duyuyordu birine ve o birine kavuşması imkansız mıydı?

Hangi neden daha geçerlidir ki.
Hangi neden bir ölümü hafifletici kılar ki.
Kaza ise yanmaz mı o yürek ya da intiharsa.
Kendi canına kıyan Allahsız mıdır yoksa?
Örümcek kafalılar bunu böyle söyler ya.
Can, kağıt kesiğinden bile acırken, o ipi nasıl dolar bir insan boynuna?
Dolarda, içini sarmalayan acıların tarifini yapan olur mu acaba ardında?
Yazık mı derler sadece.
Akılsız mıdır, değer midir can kıymaya?
Ardından ne konuşsak onu yerin bir kaç metre altından çıkarabilir mi ki?
Ya da duyabilir mi bizi?
Söyleyebilir mi bir kaç söz konuşulanlar hakkında?
Söylemeye çalıştığı anlar sen kulak kabarttın mı ki ona?


Hayat çok güzel değil miydi ki?
Yaşamaya, ne olursa olsun nefes almaya değerdi di mi?
Peki sen nefes aldığın her an acı çekmek nedir bilir miydin?
O Allahsız dediğin çocuk bilirdi.
Peki sen hayata tutunmaya çalışırken daha gencecikken kanser olmak ne demek bilir miydin?
"Saçların da dökülecek mi" diye sorduğun genç kadın bilirdi.
Acı çekerken gülümserdi
O senin çok dert ettiğin saçları yokken de senin olduğundan daha huzur doluydu içi.

Onlar hayatı böyle yaşamayı seçmedi.
Kader dersiniz ya her şeye.
Bu da onların kaderiydi.

Gerçek denen şey tam da bu işte.
Bir yıldız kayar.
Dünya yavaş yavaş karanlığa doğru yol alır.
Ama senin kalbinin karanlığının yanında, dünyanın zifirisi hiç kalır.


19 May 2012

Bugün Ondokuz Mayıs


"Bugün Ondokuz Mayıs,
Mayısın ondokuzu!
Sen ey Türk ülkemizin geleceği,
Ulusumuzun gözbebeği,
Sen ey demir parmaklıklarda barfiks yapan,
Ranzalarda parende atan
Sportmen ve kahraman Türk gençliği,
Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık,
Ama her zaman Samsun’a çıkılmaz ya,
Bu sabah da avluda volta atmaya çık!"

Can Yücel

3 May 2012

Dost(luk)lar

Eski ama eskimeyen dostlar vardır hani.
Ne kadar zaman görüşmesen de onlarla ilk buluşmanda mesafeler,geçen zamanlar unutulur.
Yine sarılırsın, yine içten gülümsersin.
Hayatını kaçırdığını düşünürsün geçen zamanda.
Eskisi gibi olmaz sanırsın görüşmeler.
Ama o gün geldiğinde bakarsın kaçırdıkların değil, kazandıkların var önünde.

8 senelik bir dostluk bizimkisi. Bazısına göre az bazısına göre fazla. 4 yılı dolu dolu diğer 4 yılı seyrek görüşmelerle geçen 8 sene. Biz büyüdükçe farketmeden bizimle beraber yürüyen bizimle beraber büyüyen bir dostluk. Anlatılmayanları, paylaşılmayanları merakla dinlemek, eksik cümleleri hala tamamladığını görmek..

Herkesin eski ama eskimeyen bir dostu olmalı hayatta. Bir alo dediğinde mesafelere aldırmadan aynı sıcaklığı almalı sesinde. En zor anında bir omza ihtiyacın olursa hiç düşünmeden sana kucağını açan bir dostu olmalı.

Neyse ki şanslıyım. Çok şanslıyım. Birden fazla dostum olduğu için. Ve hiç eskimeyecekleri için.

Sizi seviyorum kızçeler!

10 Nis 2012

Kitaplaşalım mı Etkinliği 2


Şubat ayında yapmış olduğum etkinliğimin 2. sini canım Maya'm üstlendi. Yıl boyunca belli aralıklarla devam edecek bu etkinlik ve uzun seneler devam edecek inşallah :) Kitaptan daha güzel ne hediye olabilir ki diye düşünüp sizlerin desteğiyle harika bir etkinlik yapmıştık. Haydi şimdi Mayacığımın bloguna damlayın ve muhteşem etkinliği kaçırmayın. Desteklerinizi bekliyoruz.Son gün 20 Nisan !!!

3 Mar 2012

Filmler Der Ki Vol 2

Yenilendim bu arada. Buna sadık kalıcam. Geliştirilemeyen temalar bana göre değilmiş. Anladım.









Filmler Der Ki







Bu Bir Çekiliş Duyurusudur 6

Ojesever birimisiniz ben günde 4 kere oje değiştirdiğimi bilirim asetondan sarhoş olurum :) İşte bu çekiliş tam size(en çok bana :P) göre Benim Adım Kırmızı çekilişi için tıklayın :)

Denemeden Alma dan süper bir çekiliş. Matrak tasarımlarını seviyorsanız kaçırmayın derim ^^

Katılmak için TIK

24 Şub 2012

D&R

Bugun yine 2 saatimi kitap okuyarak geçirdim orada. Dün de gitmiştim kitaplaşalım mı etkinliği sonucu kitap almak için. Satın alacağım kitapları incelerken bir amcanın karşısına oturdum. Hoşuma gidiyor orada insanların kitapları incelemesini görmek, küçük masaların üzerinde yığılan kitaplar falan. Bir de kahve makinası koysalar ya. Bütün gün çıkmam herhalde. Ama kitap satışları düşebilir, benim gibiler olduğu sürece. :)

Bugun de gittim işte. Yine aldım bir kaç kitap oturdum ve yan taraftaki karşılıklı koltuklarda, dün oturduğum yerde yine o amcayı gördüm. Elinde aynı kitapla :) Sanırım kaldığı yeri not edip ertesi gün yine geliyor :) Hoşuma gitti. Kahve köşelerinde zaman harcamaktansa gelip 1 haftada bir kitap bitirir ne güzel :). Yarın yine gitsem görür müyüm ki?

Esra Erol un her yerde bangır bangır bağıran kitabı yine ortalardaydı. Yolda görüyorum hatta elinde o kitabı okuya okuya yürüyen kızları. Merak işte, 3 bölüm okudum D&R da. Dayansam biterdi 15 hikaye. Ama içim şişti. Edebiyattan yoksun olduğunu biliyordum ama insan ne..ne bağlacından sonra olumlu eylem kullanılacağını bilir yani bilmesi lazım.Kimse de düzeltmemiş yani. Kitaptaki bu gibi yanlışlara takıla takıla kadınların hikayelerini kaçırdım. İçim şişti ama. Yeterince dram varken tv de haberlerde, bir de bu kitabı okumak. Aman Allahım.

Küçük Mucizeler Dükkanı yine bana gülümsedi bugun. Aldım elime sevdim sevdim bıraktım. Bu ay biraz içerdeyim de. Mart'ın 7 sine kadar sokmasınlar beni D&R a. Akşam aklım kaldı kitapta bir de yanına Bir Yumak Mutluluk'u ekledim. Duyguların Rengi de gelmiş üstüne. Hepsi benim olmalı. Bu düşüncelerle az önce D&R ın sitesine bir bakayım belki günün fırsatında dişe dokunur bir şey vardır diye. O da ne! Bir Yumak Mutluluk 5 TL fırsatıyla. Hemen kardeşi Küçük Mucizeler Dükkanı na baktım 12,49 TL. Duramadım. Duramazdım. Durmam hata olurdu. Bir kitap fiyatına iki kitap hemen kartımı elime aldım siparişimi verdim. Bugun rahat uyuyabilirim :)

Bu güzelim alışverişimden sonra D&R günün fırsatları için bir gadget ekledim. Bu daha çok kendim için. :) En azından gadget aklıma gelince siteye girer ve hemen güncellerim. ^^

Kitaplara dokunarak alışveriş yapmak daha çok hoşuma gidiyor. Ama internette de fırsatlar çok iyi. Artık D&R dan sadece aylık dergilerimi alacağım sanırım. dr.com sen çok yaşa !!

Kitaplarda süper indirimler var. Benim ilgimi çekenleri sizlerle paylaşıyorum hemen.

Duyguların Rengi - 24,00 - 15,99


Yazar:Kathryn Stockett
Çevirmen:Ayça Sağlam


Renkler Farklı Olsa Da Duygular Hep Aynıdır
Farklı Renkteki Ellerin Birleştiği Bu Romanda Yer Alan Kadınları Unutamayacaksınız

Kaybolmuş ve adaletsiz bir dünya... Mississippi, Jackson; 1962. Siyah kadınlara, beyaz çocukların bakımında güvenilen ancak gümüşleri parlatma konusunda güvenilmeyen bir dönem.
Skeeter, Aibleen ve Minny… Kimse arkadaş olacaklarına inanmazdı. Her biri başka bir gerçeğin peşindeydi. Ve bir araya geldiklerinde anlatılacak sıra dışı bir hikâyeleri oldu.
On yedinci beyaz çocuğunu büyüten ve kendi oğlunun trajik ölümünün neden olduğu yaraları iyileştirmeye çalışan Aibleen, aşçılıktaki başarısı da en az dilinin sivriliği kadar dillerden düşmeyen Minny ve üniversiteden dönüp onu büyüten biricik hizmetçisinin neden evlerinden ayrıldığını anlamaya çalışan Bayan Skeeter. Duyguların Rengi, acıların, acıları alaya almanın, değişimin ve umudun sonsuz zamanda yankılanacak evrensel hikâyesidir.



Çevirmen:Ozan Aydın

Kitapları bütün dünyada 140 milyondan fazla satan ve birçok dile çevrilen Debbie Macomber, yürek ısıtan romanlarıyla şimdi de Türkiye'de..

"Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... Hiçbir şeyi, özellikle de hayatı hafife almaz oldum. Artık hiçbir günümü boşa geçirmiyorum. Çektiğim acıların karşılıklarının olduğunu öğrendim..."

Hayatın içinden dört güçlü kadın...
Küçük mucizeler, büyük umutlar 
Ve dostluğun iyileştirici gücüne dair sımsıcak bir hikâye...
Bu kitapta mutlaka kendinizden bir şeyler bulacaksınız!



Yazar:Hatice Meryem

"A kızım, sinek kadar kocan olsun, başında bulunsun; sinek kadar olsun ama olsun..."

Nasıldır mesela...
Bir ayyaşın karısı olmak... bir apartman kapıcısının karısı... bir tornacının... bir cücenin... bir imamın... bir kuryenin... bir marangozun karısı... gardiyanın karısı... kasabın karısı... çok genç bir adamın karısı... ince ruhlu bir adamın karısı... bir işçinin karısı... avare bir adamın... bir adamın ikinci karısı... bir demiryolcunun karısı... bir tüccarın... bir sünepe adamın... bir emeklinin... bir oburun... bir lüzumsuz adamın... bir şoparın... ilkaşkının karısı... bir saz aşığının... bir kader kurbanının... yakışıklı bir adamın karısı... bir şairin karısı... yaşlı bir adamın karısı... bir garibanın... babasının karısı... ya bir de oğlunun...

Nasıl bir yaşantıdır, neler hissettirir, nasıl katlanılır, safası nasıl sürülür, hayalleri nicedir...

Kuvvetli bir gerçekçilikle, ama mizahla, ama sevgiyle kurulmuş "eş durumu" fantezileri... "Kadınlık durumlarındaki" ezilmişliği, yoksunlukları, ama onunla beraber direnç ve "ayakta kalma" stratejilerini de yansıtan, yaşama heyecanı taşıyan iştahlı bir anlatı...

Aşk ve Çocuk - 24,00 - 18,49


Yazar:Maeve Binchy
Çevirmen:Zeynep Seymen

Bir Maeve Binchy romanı okumak eski bir dostla sıcacık bir buluşmaya benzer. Aşk ve Çocuk, Maeve Binchy'nin en iyi romanlarından biri…

"Maeve Binchy'nin en iyi romanlarından biri. Birbirinden farklı bir grup insanı ahenkle ele alıyor; İrlanda'daki yaşama özgü olaylar dizisi inandırıcı; romanın sonu da çok tatlı. İnsan, Frankie karakterini Binchy'nin bundan sonraki romanlarında da görmek istiyor."
Susan Rogers, Newark Star-Ledger

"Maeve Binchy hayranları ayakkabılarını bir tarafa fırlatacak, kendilerine güzel bir çay demleyecek ve koltukta kıvrılıp Binchy'nin sıcak dünyasına bir kez daha adım atacaklar. "
Melinda Bargreen, The Seattle Times

"Bir Maeve Binchy romanı okumak eski bir dostla sıcacık bir buluşmaya benzer. Binchy'nin klasik tarzıyla, küçük bir Dublin mahallesinde yaşayan ve aile, inanç ve topluluk bağlarıyla birleşen renkli ve eksantrik karakterler birbirlerinin yaşamına girip çıkıyorlar. Okurların bir kutu mendili hazır bulundurmaları gerekecek…"
Margaret Flanagan, Booklist
Kış Günlüğü - 15,00 - 10,99


Yazar:Paul Auster
Çevirmen:Seçkin Selvi

Her yazar, kitaplarına kendini de saklar. Ama gün gelir satır aralarında anlatmaktan vazgeçer kendisini. Artık yaş kemale ermiştir. Yaşadıkları, yaşayamadıkları, düşleri, gerçekleri... Hesaplaşma zamanıdır. Paul Auster'ın kendi hikâyesine dönerek yazdığı Kış Günlüğü, sıradan bir yaşamöyküsü değildir, usta bir kalemden çıkmış roman gibi bir yaşamdır.

Yazar bu kitabı neden yazdığını kendi cümleleriyle şöyle açıklar:
"Ne de olsa zaman azalıyor. Belki de şimdilik hikâyelerini bir yana bırakıp hayatının anımsadığın ilk gününden bugüne kadar bu bedenin içinde yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu incelemeye çalışsan iyi olur."



Yazar:Sheryl WuDunn
Yazar:Nıcholas D. Krıstof
Çevirmen:Filiz İnceoğlu Öztürk

Hayatlarını Değiştiren Kadınların Hikayesi
Elif Şafak'ın önsözü ve Emel Armutçu'nun kaleminden bir başarı öyküsüyle…

"Yıllardır kadına ve çocuğa karşı şiddete karşı mücadele ediyorum. Sorunu bu kitap kadar etkili bir şekilde anlatan ve insanı harekete geçiren başka bir şey okumadım. Bu kitabı okuyunca vicdanınız duyduğunuz çığlıklara sessiz kalmanıza izin vermeyecek. Okuyan herkes çözümün bir parçası olacak, bazıları harekete de geçecek."
Vuslat Doğan Sabancı

"Konuşmakla ya da yazmakla geçmiyor acılar, unutulmuyor yaşanan travmalar. Ama konuşamamanın, yazamamanın, kimselere anlatamamanın bedeli çok ağır. Elinizdeki bu kitap işte bu tarifsiz yükü hafifletmekte. Bir nebze belki ya da bir katre."
Elif Şafak

"Eğer hep dünyayı değiştirip değiştiremeyeceğinizi merak ettiyseniz, bu kitabı okuyun." Fred Zakaria

23 Şub 2012

To: DarLa

Şu an makyajımı yapmış staj için hazırlanmaya başlamışken kapı çaldı. Kargo. Acaba kimdendir nedir derken kargocu arkadaş bilgilerimi yazıyorken bir isim gördüm ki o da ne ?! Darla!! Kızım, var ya sana ne desem nası teşekkür etsem buralardan nasıl öpsem bilemedim ki?.. Hiç söylemiyorsun da hiç çaktırmıyorsun da... 

İyi ki diyorum  buralara gelmişim seni bulmuşum.. O güzelim hediyen için değil tabi ki :) Hani böyle taa uzaklarda bir tanıdığın olur sesini duymamışsındır, görmemişsindir, ama bir şekilde yakınındır. ( orada bir köy var uzakta fon müziği :)) İşte o sensin!!! Yerini bil ona göre :)

Seviyorum seni kızım.. Valla teşekkür etmek az kalıyor ama ne yapsam bilemedim..Utandım da sanırım :) Çok tatlısınn, senin kıymetini bilmeyenlerin benn....Anladın sen :)

Öpüyorum kocaman ama kocccaaman ^^

Yerim!

Can Bonomo - Love Me Back

Şarkıyı merakla bekleyenlerdendim. Dün dinleyebildik sonunda. Mart ayında da klibi çıkacakmış.

Eurovision u hala ciddiye alan bir ülkeyiz maalesef. Ben sadece eğlence amaçlı bakıyorum olaya. Evet izliyorum. Ama eğlenmek için. Öyle milli duygularım kabarmıyor. Azerbaycan neden oy vermedi diye yırtınmıyorum. Hani kardeştik olaylarına girmiyorum. Siyasi bir olay bu yarışma. Kokusu her yanı sardı ama hala millet derceye giremeyiz diye tutturmuş gidiyor.Bırakın girmeyelim. Adam yapmış şarkıyı. Tarzından ödün mü verseydi, yanına dansöz mü çıkarsaydı ne bekliyorlar anlamıyorum. 

Benim için şarkıdan önce sanatçının enerjisi önemlidir. Şarkı 2. planda. Ama o da at çöpe gitsin olmamış yani. Dinledikçe sevilir bir yanı var. Ben sevdim. Kenan Doğulu'da da aynı durumu yaşamıştım. En azından bir Rimirimiley değil yani abartmayalım :)

Yine masonlukla ilgili semboller ritüeller yakalanmış :) Yorumsuzum bu konuda.. Hep destek tam destek değil, açın da bir neşemizi bulalım diyorum :)


21 Şub 2012

KİTAPLAŞALIM MI? SONUÇLAR

Beklenen gün geldi çattı :)
Son 1 kişiyi bulamadım ama olsun yarın muhakkak bir kişiden mail alırım diye umut ediyorum. Alamazsam da kendi etkinliğine katılamamış bir blogger olacağım. Artık sevabına biriniz cin ali falan yollarsınız bana :)

Adres bilgilerini göndermeyen ancak listede bulunan arkadaşlar özür diliyorum ama hem bloglarınıza yorum bıraktım hem de mail attım ancak geri dönmediniz. Açık bir şekilde postta da belirtmiştim lütfen unutmadan mail atın diye :( Ama bana yarın adres bilgisi gelirse kalan arkadaşları da kendi arasında eşleştiririm.

Katılıma ilgi beklediğinden çok daha fazlaydı. Hepinize ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum. Bu etkinliği devam ettirme niyetindeyim. Senede 4 defa tekrarlasak diye bir fikrim var. Maya ve Damla ev sahibi blogger olma konusunda istekliler. Bu beni çok mutlu etti. :) Hatta ev sahibi olmak isteyen 4 ü geçerse 2 ayda bir bile tekrarlayabiliriz. Ne de güzel olur :)

Sonuçları açıklamadan önce bir kaç bir şey söylemek istiyorum. Ricalarım olacak sizlere.

  • Kitap göndereceğiniz kişinin kitap listesi varsa size göndereceğim. Bunu dikkate alırsanız sevinirim. Yani güzel olur. Okumak istediği kitabı alan kişi daha çok sevinmez mi :)
  • Kitap listesi belirten katılımcılar, dediğim gibi listenizi size kitap gönderecek kişiye ileteceğim ama farklı kitaplarla karşılaşırsanız üzülmeyin olur mu? Sonuçta gelen kitap da gönülden kopan bir hediyedir. Hem de hediyelerin en güzeli.:)
  • Sonuçlar açıklandıktan ve size mail attıktan sonra benim işim bitiyor.:) Siz eşleştiğiniz kişiyle iletişime geçip kargolarınızı gönderirsiniz. Umarım kargo alamayan katılımcılar çıkmaz.
  • Bu ricam ise diğerlerinden çok daha önemli. Lütfen gönderdiğiniz kitap mümkünse yeni, yeni olmasa da yıpranmamış, satırların altı çizilmemiş olsun. 
  • Ve en önemlisi lütfen orjinal olsun. 


Veee sonuçlar :) Adresleri bir çırpıda  mail olarak attım :) Tekrar herkese teşekkürler. Umarım bir sorun yaşanmaz. Lütfen bir yanlışlık oldu derseniz mail size ulaşmadıysa bana mail atınız.


*Hypo & *Kitap Eylemcisi* adresler gönderildi
*La & Narçelen*adresler gönderildi
*Dilek & Berna Bayrak*adresler gönderildi
*Defne Tozan Andaç & Selvinaz Akalın*adresler gönderildi
*Kitana & Seda* adresler gönderildi
*Dilek (blogger) & Iroshun Güncesi*adresler gönderildi
*Didem Yazıcı & Dr.Esmams*adresler gönderildi
*Lavinia & Ne var ne yok* adresler gönderildi
*Damla & Hamide* adresler gönderildi
*Sabriye & Gölge Yaşam* adresler gönderildi
*Baykuş Gözüyle & Annemahsustan*adresler gönderildi
*Kitap Kurduyum Ben & Mahmur Prenses* adresler gönderildi
* Hanifi Çetinkaya & Ömür Çakan* adresler gönderildi
*Meltem Demir & İlknurun Dünyası* adresler gönderildi
*Kurabiye Evim & Kitapçokseveranne-Özlem* adresler gönderildi
*Feray & Çikolata Kutusu*adresler gönderildi
*Zeynep'in annesi (Hatice) & Sessizce*adresler gönderildi
*Amote & Kara Kitap*adresler gönderildi
*Seval & Ayşegül*adresler gönderildi
*Kırmızı Evin Cadısı & Havva* adresler gönderildi
*Gül/Inn & Funda* adresler gönderildi
*Lieberrybe & Bir Ayda Masalı*adresler gönderildi
*Gülşah & Ezgi Mikyas* adresler gönderildi
*Zeynep Özmen Ünlü & Kitapçı Kız*adresler gönderildi
*Cangz & Mavi Umut* adresler gönderildi
*Darla Maya *adresler gönderildi
*Aylin & justlikeastar*adresler gönderildi
* Tuğçe & Aslı*adresler gönderildi
*Dilara & Gökhan* :)

28 Oca 2012

KİTAPLAŞALIM MI?

Bu Cumartesiyi Okan başlayana kadar kitap okuyarak geçirmeye karar verdim. sonra okurken ben yine hayallere daldım. Sanırım ortaokuldan beri benimle beraber süregelen tek hayalimde kitaplara dair. Bir kitap kafe açmak. Kitap okuduğumuz kahve kokulu kurabiye tadında sımsıcacık bir yer :) Şu an fırsat verilse ve tabii sermayem de olsa 4 yıl nice emek çekerek okuduğum bölümüme hiç düşünmeden sırtımı dönerim. Dakikada satarım hiç acımam :)

Sonra takip ettiğim bloggerların ne kadar çok kitapları sevdiğini ve onlardan zevkle bahsettiğini hatırladım. Blogumun olmadığı günler sessiz takipçilerden biriydim ve nice kitap tavsiyeleriyle şahane kitaplarla tanıştım.Bu yüzden ben de bu sıralar çoğu blogda olan etkinliklere kardeş gelsin diye düşündüm ^^ Şimdi soruyorum size eyy dostlar : 

Kitaplaşalım mı ? ^^

Gelelim nasıl katılacağımıza:

20 Şubat pazartesi gününe kadar;

Sadece katılmak istediğinizi belirten bir yorum bırakmanız yeterli. Blogger olmanıza gerek yok 

Yorumunuzda olmazsa olmaz tek şey mail adresiniz.sonra size ulaşamazsam çok üzülürüm. 

 Yorumuza eklemekte özgür olacağınız diğer şey ise okumak istediğiniz maksimum 3 kitap ve yazar ismi. Eğer derseniz ben okuduğum kitabın bana tekrar hediye edilmesini istemem o zaman listenizi lütfen belirtin. :))

Yorumunuzu yazdıktan sonra bir de bana kargo için isim soyisim ve adres bilgilerinizi mail olarak atmanızı rica edeceğim. sonradan unutursunuz size ulaşamam o zaman da çok üzülürüm :) - mail adresim: dilosunkayfesi@gmail.com

Etkinliği bloglarınızda paylaşırsanız da çok sevinirim. Böylece daha çok kişinin bu etkinlikten haberi olur ve daha çok kitap okunur. 

Etkinlik sona erdikten sonra çekiliş ile eşleştirmeler yapacağım ve 23 Şubat perşembe günü buradan duyuracağım ayrıca sizleri mail ile de bilgilendireceğim ve kitap hediye edeceğiniz arkadaşın iletişim bilgilerini de size göndereceğim

İşte bu kadarrr.. :)) Dünya da kitaptan daha güzel ne hediye olabilir ki :) Hele bir de içinde güzel bir not ve şirin bir ayraçla hediye edilirse ^^

Ben de katılıyorum bu etkinliğe tabi ki :) Liste de yapmıyorum ne gelirse zevkle okurum. 
Haydi kimler katılıyor yorumları görelim ? :)


24 Oca 2012

Sevgi Perdesi / Çarpı İşi

Mahmur Prenses blogunun sahibesinden harika bir proje. Katılmak ve bilgi sahibi olmak için ==>"Sevgi Perdesi Projesi"

Onun dilinden bu projeyi dinleyelim :
Artık daha sevgisiz , daha tahammülsüz,  daha yalnız,  daha para düşkünü, daha çok tüketen bir   toplum olduk. Savaşlar, depremler, kavgalar…… Dünyadaki tüm  kötülüklere , savaşlara, açlığa, tecavüzlere,  perde çekelim. 
Bu perdeyi birlikte oluşturmayı teklif ediyorum.  Adının sevgi perdesi olmasını düşünüyorum..  Çünkü tüm kötülükler sevgisizlikten doğar. Sevgi dolu insanların çalışmalarını  bu perdede kare kare birleştirmek  Sevgimizin ne kadar büyük olduğunu tüm dünyaya göstermek istiyorum. Tüm fikirlere  açığım. Sizin düşünceleriniz, fikirleriniz desteğiniz benim için çok önemli.  Ben bu perdede çok sevdiğim blog dostlarımın isimlerini görmek istiyorum. Herkes el emeği yaptığı bir ürünü gönderip bloğunun adını yazarsa ben bu parçaları kare kare kumaşları birbirine ekleyerek üzerlerine   monte edeceğim. 

İşleyeceğiniz parça 23 x 23 kumaşa olacak 3 cm dikiş payı bırakacaksınız. Blog adınızı veya kendi adınızı işlemeyi unutmayın. Keçe, aplike, kanaviçe, kurdele nakışı, boyama, aklınıza gelen ve hayal gücünüzün ürettiği tüm el işleri olabilir :) Son gün 1 Şubat. 




Ben bu projeyi görünce çok heyecanlandım ve kanaviçeye sardığım bu günlerde hemen işleyip bugun kargoya verdim. Kumaşa dikilmiş halinin fotoğrafını çekmeyi unutmuşum Umarım kocaman bir perdemiz olur. Zamanı olan ve benim heyecanımı paylaşan herkesin katılmasını diliyorum.







Halamın kızı Canım Pınar ablam bugun bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Onun içinde bir pano işlemiştim. Küçük beyimizin doğum tarihini bekliyordum sabırsızlıkla bugun doğdu ve hemen bitirdim. Şimdi sıra çerçeveletmekte.





Son olarak minicik bir şey işlemeyi hayal ederken pek de öyle olmadı. Kumaşa dikip elyaflayıp belki biraz da içine lavanta koyup kapı süsü yapmayı planlıyorum :)


Benim haftam işte böyle geçti. Bol bol çarpı işi yeni yeni şemalar arayarak :) Şimdilik bebek panosu işleme işlerini rafa kaldırdım. Zira ailemde evli ve çocuksuz kimse kalmadı :) Oysa çok seviyorum bu şirin şeyleri işlemeyi. Artık isteyenlere ve zamanı gelince dostlarıma ve belki de kendime işlerim ^^

Mutlu Haftalar